İçeriğe geç →

TED LASSO – İNCELEME

Son zamanlarda birbirinden güzel bir sürü dizi izledim; bunlardan biri de şüphesiz Ted Lasso. Futboldan anlayan biri değilim, fakat son sezonda diziye konuk olan Pep Guardiola’nın da dediği gibi dizide önemli olan ve üstüne basılan temel konu futbolda kazanmak ve kaybetmekten öte takım ruhu ve takımın bir parçası olabilmek. Ted Lasso da ilk bölümden son bölüme kadar eksileriyle artılarıyla temelde bunun üzerine kurulu olan bir dizi.

Konusu itibariyle çok da ilginç olmayan bir yapım. Hepsi farklı noktalarda uçlara dağılmış oyunculara sahip bir futbol kulübünün başına getirilen yine uç bir Amerikan futbol koçunun takımı toparlaması ve yükseltmesini anlatan bir dizi. Daha ilk bölümden gidişatı az çok çözüyorsunuz ama önemli olan kısım bu değil, önemli olan kısım finale giderken zaten evrimleşmesini beklediğiniz her karakterin aşırı komik ve doğal şekilde evrimleşmesi. Buna Ted de dahil. Bu tip bir işi hayali büyük bir takıma ve Premier Lig’e uyarlamak da bir başka müthiş kısım. Yani muhtemelen bir üniversite takımının gelişimini izlerken de gülüp eğlenirdik fakat bu şekilde izlerken o takımı tutup futbol oynansın diye bekleyip Ted’in koçluğuna ve takımın performansına -tabi ki ne izlediğimizi bilerek- yer yer yükselmek işi daha da eğlenceli bir hale getiriyor.

İlk sezon, eşinden boşandıktan sonra onun en sevdiği şey olduğunu düşündüğü futbol kulübü olan AFC Richmond’un başına yeni bir isim getiren ve bunu yapmaktaki asıl amacı takımı batırmak olan Rebecca ve Ted’in arasında kurulacak olan arkadaşlık ilişkisinden başlayarak ilerliyor. Ted aslında futbolla uzaktan yakından ilgisi olmayan ve takımı son sezonda şampiyon olmuş bir Amerikan futbol koçu. Ted’in Amerika ve Amerikan futbolundaki hayatını komik bir video hariç asla izlemiyoruz fakat buna zaten gerek de yok. Rebecca futbolla alakası olmayan bir adamı takımın başına getirdiğinde ilk sezonki düşman Rebecca ve onun yardımcısı Higgins olacak diye düşündüğünüz anda dizi hemen bu algıyı bozuyor. Çünkü Ted Lasso tamamıyla sizin eğlenmeniz ve gülmeniz üzerine kurulmuş bir yapım. Birçok bölümü hatta komple konusu baştan aşağı klişeyken, anlatmak istediği her klişeyi klişeleştirmeden anlatıyor. Genel eleştirilerde de bu konuya değinilmiş fakat neden katılmadığımı sonlara doğru söyleyeceğim.

Dizinin başları daha çok karakterleri tanıma üzerine kurulu diyebiliriz. Bazı diziler göbekten karakterlere dalarken burada sanki temelden adım adım izliyoruz, yoğun ve aceleci değil. Amerika’da başında olduğu Amerikan futbolu takımını şampiyon yaptıktan sonra Premier Lig takımlarından birinin başına getirilen Ted ile en yakın arkadaşı ve yardımcı antrenörü Beard’ın gelişi takım ve taraftarları büyük şoka uğratırken zamanla bunun altında yatan sebebi anlıyoruz. Takım sahibi Rebecca boşandığı eşi Richard’dan intikam almak ve onun en değer verdiği şey olan takımını batırmak için başına Ted’i getirirken; zamanla kendisi de Ted’in tarafına geçiyor. Kalan kısımlarda belki de birçok antrenör veya herhangi bir spor, sanat, iş alanındaki takım kaptanının hayali olan rüya takımı oluşturmak üzerine inşa edilen bir senaryo. Hatta bir süre sonra Ted ortalıkta yokken bile takım halinde düşünüp hareket eden ve tek kişi haline gelen bir takım izliyoruz.

Tabi ki takımdaki elemanlar son derece klişe karakterdeler ve gelişimlerinin de bir o kadar klişe şekilde ilerleyecek oluşu daha ilk bölümden göze sokuluyor. Ama yine de o kadar güzel ki art arda 6-7 bölümü kahkahalarla izlemekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Roy ve Jamie takımın demirbaşları, genellikle onların hikayesi ve gelişimleri bize anlatılırken her oyuncuya ayrı ayrı değiniliyor ve bu da aslında diziyi sıkıcı yapmayan bir diğer unsur. İlk iki sezonun bomba diğer yıldızı de kesinlikle Keeley Jones rolündeki Juno Temple. Rebecca da başından sonuna kadar muhteşem bir karakter. Tabi ki o da klişe şekilde gelişiyor ama asla eğreti değil. Nate üzerinden işlenen karakter değişimi aslında biraz sert. Sanırım içine en zor alan değişim onunki oldu. Sanki başka bir projede yer almak için rolünü azaltmış veya yapım şirketiyle kavga etmiş bir havada birden değişimler gösterip sonra birden eskiye dönmesi bana geri kalan işlenişe göre biraz zorlama geldi. Çevrede sık görebileceğimiz bir karakter değişimi oluşturulmak istenmiş olabilir, yine de Beard ve Nate arasında geçen konuşmalar olmasa iyice havada kalacağını düşündüğüm bir karakter.

Dizide bana olumsuz gelen kısım komple üçüncü sezon. Sevilen karakterden Trent Crimm’in diziye sürekli olarak dahil olması güzel bir sürprizken; var olan bazı karakterlerin fazlaca değişmesi çok da güzel bir sürpriz değil maalesef. Herkesin içten içe olmak istediği Ted karakteri inanılmaz depresif ve boş bir hale gelmeye başlıyor; ki bence bu sezon en az görülen karakter de kendisi. Dizinin en başından beri vermeye çalıştığı mesaj kazanmak ve kaybetmekten öte takım olabilmek kabul; ama sürekli kaybeden bir takım da zaten bir nevi takım olamamış oluyor. Uzun bir süre inandırıcılık için yeniliyorlar ki bu çok mantıklı; fakat Ted’in sahneleri yerine Keeley izlemek bana çok da fazla keyif vermediğinden bu kazanma-kaybetme işi bir süre sonra sıkmaya başlıyor. Dizi gerçekçi değil diyen insanlarla aynı bakışa sahip değilim çünkü arada bu şekilde saf güldürü izlemeye bayılıyorum ki zaten dizi belgesel falan değil. Bir de İngiltere’de geçmesine rağmen bariz şekilde bir Amerikan dizisi; fakat bu kesinlikle eksi bir nokta değil.

Hemen her baş karakterin gerçek futbolcu veya antrenörlerden esinlenilmesi detayı da çok güzel. Nate’nin saçlarının hızla beyazlamasından total futbola geçilince konuk oyuncu olan Pep Guardiola ve Manchester City’nin görünmesi detayına kadar her şey harika (cidden Guardiola’nın konuk olması oldukça kaliteli bir detay). Kısacası her hafta bizim bile tarif denediğimiz bisküvilerinden size futbolu sevdirmesine kadar her detayı ayrı güzel olan bir dizi. Son sezonu diğer ikisi kadar sevmeyip fazla ‘tribünlere oynadığını’ düşünsem de bittiği için üzüldüğüm nadir dizilerden biri oldu.

Puan
  • Ted Lasso
4
Sending
User Review
5 (1 vote)

Kategori: Dizi İncelemeleri İncelemeler

Yorumlar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir