İçeriğe geç →

JUSTICE LEAGUE – İNCELEME

DC Comics okuyanlarınız bilir, okumayanlar da zaten duymuştur. DC evreni genel anlamda tanrılardan oluşur. Marvel daha halkın içinden karakterlere sahipken DC kahramanları birer yenilmez tanrıdır. Batman bile insan olarak yansıtılmaz. Bu sadece çizgi roman evreninde böyle. Animasyonlar zaten belli yaş kitlesine hitap ettiği için her yapımın karanlık ve ciddi animasyonu yapılamıyor.

Justice League o kadar ama o kadar kötü bir film ki; izlerken hayatımdan 2,5 saat çaldığını düşündüm ve onun yerine Killing of a Sacred Deer izlemediğim için defalarca kez pişman oldum. Yine önce konusunu kısaca yazıp sonra eleştirilere geçeceğim. Batman v Superman filminde Superman ölmüştü, Lex Luthor hapse girmişti ve Batman ile Wonder Woman yeni savaşçı arayışına başlamıştı hatırlarsak. Bu filmde de ikili; Flash, Aquaman ve Cyborg’a ulaşıyor ve onları göklerden gelen(!) Steppenwolf adlı düşmanla savaşmak için ikna ediyor. Evet konu tamamen bu. Filmin başında 7+ ibaresi var, hadi şimdi bundan yola çıkarak sonunda canavarı yeniyorlar mı tahmin edin.

Öncelikle afişle başlamak istiyorum. Afişi Kingdom Come çizimlerinden esinlenerek yaptıklarını söyleyenler olmuş. Umarım yalandır.

İkisine dikkatle bakın. Alex Ross’un çizimlerindeki ciddiyet ve karanlığa ve afişteki aptal pozlara odaklanın. Wonder Woman’ın anlamsız suratı, Flash’ın her an kaçmaya hazır ama havalı olmaya çalışan üstten bakışı ya da orijinaline hiç benzemeyen Aquaman.. Justice League’den çok lisedeki kostüm partisinde çekilen bir grup fotoğrafı gibi. Elle ve boyayla bile harika işler yapılırken son teknoloji bilgisayarlarla yapılan böylesine anlamsız ve yakıcı tonlarda aydınlatma da ayrıca kötü.

Lig üyelerimiz -birkaç eksik olmasına rağmen- ana kadroya genelde sadık kalmış. Green Lantern büyük bir kayıp ama spin-off filmi sevilmediği için kostüm balosundan men edilmiş. En azından Hal Jordan ya da belki başka bir Green Lantern üyesi bu anlamsız gruba girmekten kurtulmuş. 2020’de Green Lantern Corps gelecek dedikoduları var, beklemediyiz.

Batman’le başlayalım. Batarang eskimiş, Batmobile yok olmuş, Batclaw en gerekli yerlerde unutulmuş. Herkes Nightcrawler’a kılıç vs aletiyle tutunurken Batman eliyle tutunmak için adeta çaba sarf etti (yanında Batclaw olmasına rağmen). Neyse sonuçta Batman, bir bildiği vardır.

Aquaman’i arama sahnesinde kasaba halkıyla konuşmaya gitmeden önce uçurumdan bakma sahnesi bizi derinden etkiledi(!). Metrelerce aşağıdaki kasabaya karda hemen varmak yerine yolunu uzatıp uçurumda durup tepeden baktığı an hepimiz onu yüce bir kahraman gibi hissettik.

Oraya bin bir çeşit teknolojiyle donatılmış özel uçaklarından biriyle gitmeyip atla gitmesi de ne kadar alçakgönüllü olduğunun bir kanıtı. Aquaman ile tatsız başlayan karşılaşmaları nasıl olduğunu anlamadığım şekilde espirili bir havada sonladı. Sanırım Batman o gergin havada gizlice Aquaman’in kulağına ‘Martha’ dedi. Hatırlarsınız baya işe yarayan bir kelime. Superman dirildikten sonra herkes oraya vardı ve ortada bir gerilim havası var. Herkes neredeyse uçarcasına oraya varmışken Batman koşarak geldi, evet koşarak. Yürümüş bile olabilir.

Batmobile artık yok. Sadece sondaki savaş sahnesinde biraz kaba saba anlamsız halde görebildik. Daha şekilsiz bir ürünle yer değiştirmiş. Güzel sayılabilir ama amaç ürün yerleştirme olunca nedense Batman’e yakıştıramadık ve sevemedik.

Koskoca Batman’in yalnızca şoförlük yapması da komik. Wonder Woman ve Cyborg normalde uçabilirken, Flash ışıktan hızlı koşabilirken, Aquaman ultra hızlı yüzebilirken Batman’in uçağıyla ya da arabalarla seyahat ettiler. Mekana ‘yeterince hızlı ulaşma’ sorunsalında Cyborg uçağın kontrolünü devralırken bunları düşündüm.

Alfred boş, Gordon güzel. Gordon aklımda hep Gary Oldman’la Alfred de Michael Caine ile bütünleştiği için yenileri pek sevemeyeceğimi düşünmüştüm. Alfred’i cidden sevemedim hala cıvık. Gordon ise J.K. Simmons sayesinde oldukça iyi olmuş.

Superman’e geçelim. Henry Cavill güzel bir Superman, ama aptal. Aptallık senaryodan kaynaklanıyor ama yapacak bir şey yok, keşke şöyle olsaydı diye düşünüp yazmak mantıksız; çünkü Superman son derece aptal. Diriltildikten sonraki tuhaflığını anlıyorum. Sonuçta ölmüştü ve yeniden hayata döndürüldü. Batman’e ‘yaşamama da ölmeme de izin vermedin’ dedi. Anlayamadığımız şey 5 dakika içinde her şeyi unutup yeniden savaşmaya karar vermesi ve ‘Bruce’nin bana ihtiyacı var’ demesi. Şimdi düşünelim. Batman ve Superman’in sadece bir filmlik geçmişleri var. Onda da son ana kadar birbirlerini öldüresiye dövüp son anda barıştılar o anda da zaten Superman öldü. Öyleyse ikisi ne zaman arkadaş oldu, Superman ‘beni rahat bırakmadın’ dediği Batman’e nasıl birden sevgi beslemeye başladı? Neyse mantık hatalarına ayıracağım başka bir kısım da olacak.

Aquaman inanılmaz cıvık. Atlantis’in kralı olmaktan çok güzel sanatlar okuma isteği babası tarafından reddedilmiş ve aile işini devam ettirmek için istemediği bir yerde okuyan ya da şirket yöneten evin zeki asi ama cıvık oğlu gibi. Çizgi romanda popüler bir lig üyesi olmasa da yine de her zaman halkını düşünen ve son derece ciddi olan Arthur Curry’ye bu hava kesinlikle gitmemiş. Zaten direk filme sokulduğu için fazla tanıma fırsatımız da olmadı Aquaman’i. Konulmak için konulan sahneler bu filmde de Aquaman üzerinden yürüdü. Mera ile olan konuşmaları çoğu insan için boş ve anlamsızdı. Sonlara doğru ‘öleceksem şerefimle öleyim’ cümleleri de inanılmaz saçmaydı. Aquaman’in denizleri okyanusları yönettiğini biliyoruz. Yoktan su var edemese bile bari var olan suyu düşmanı yenmekte kullansaydı demeden geçemeyeceğiz. Denize girerken yalnızca kazağını çıkarıp pantolonunu çıkarmaması da ilginç. Ya tamamen çıkarıp kendi kostümünü giymeliydi ya da direk denize atlamalıydı.

Zaten filmde genel bir pantolon saçmalığı vardı. Mantık hatalarında onu da yazacağım. Yine de Jason Mamoa’nın hatrına sevdik. Mera gayet iyidi.

Wonder Woman hakkında konuşmak istemiyorum. Savaş sırasında sürekli gülmeme sebep olan kostümü hakkında da. Bu da burada aklımdaki örnek kostüm olarak durabilir. Fazla sevmediğim Amy Adams tarafından canlandırılan Louis Lane hakkında da konuşmak istemiyorum.

Cyborg donuk, geçmişsiz ve gereksiz derecede ergendi. Her gün her yerinden yetenek çıktığı halde (elinden tv izlemek ya da silah çıkarmak gibi yetenekler) bunları sevmeyişiyle anlamsız karakterler arasına adını yazdırmayı başardı.

Flash.. Sinir bozucu, aptal, abartı Flash.. Ezra Miller yine mükemmel. Kendine söylenen Flash’i birebir oynadığı kesin. Ama gerçekten karanlık ve ciddi ortamlarda o kadar saçma durmuş ki; Steppenwolf kafasına vurduğu an ölsün istedim. Zamanda kayabilen mükemmel bir karakter olan Flash’in son hızda koşarak düşmanları uçurmak yerine Diana’ya kılıç uzatması ya da yine son hızda koşarak kutuyu almak yerine bacağından vurulup ağlaması tüylerimi diken diken etti. Daha önce hiç gökyüzünde bir uçağa bakmamışçasına saçma sapan büyülenerek bakması da oldukça abartılıydı. O tarz uçakları zaten Batcave’de gördü. Flash ve babasının hapishane sahnelerinde duygulanamadım. Konuşma süresi bittiği an babasının 2 saniye bile beklenmeden yaka paça götürülmesi tam bir klişe. Adam zaten oldukça uzun bir ceza almış, kaçması ya da zorluk çıkarması neredeyse imkansız bir karakteri 1 saniye bile beklememeleri çok saçma. Hiç üzülmedik etkilenmedik.

Düşman rezaletti. Son anda alelacele yazılmış, yine öteki dünyalardan gelip dünyayı ele geçirmeye çalışan ve hiç de korkunç olmayan sefil bir karakter. Amacı ne başı ne sonu ne hiç anlamadık. Uçan böcekler bile daha ürkütücüydü. Gerçi artık nasıl bir düşman beklemeliyiz bilmiyorum. Her filmde aynı olay var; Rusların tarihte öğretilen sıcak denizlere inme isteği gibi sürekli ama sürekli dünyayı ele geçirmek isteyen bir grup saçma yaratık ve her filmde kazanılan savaş.

Mantık hatalarına gelirsek. Batman’in koşarak hareket etmesi resmen facia. Ekip uçağa bindikten sonra uçağın denizi resmen dağıtması ve tam orda duran Alfred’in saçının bile kıpırdamaması, Superman’in annesinin arabayı onlara oldukça uzak bir noktada park edip koşması, Flash’in salak gibi hareket etmesi ve en gerekli yerlerde durup beklemesi, ortada duran ana kutuyu kimsenin almaması ve en son ‘kutu gitti’ diye sinirlenmeleri, Aquaman’in yalnızca kazağı çıkarıp şov yaparak denize girmesi.. Bir de Superman’in pantolonu var. Dirildiği anda ayakkabısı, kravatı, çorabı, gömleği ve ceketi tamamen çıkıyor ama pantolon yerinde. Parasını sonuna kadar hak etmiş pantolon firması. Hız meselesini de unutmayalım. Superman hızlıdır tabi ki; ama hız başlı başına Flash’a verilen bir yetenek. Çizgi roman evreninde de Flash Superman’dan bir tık daha hızlı bir karakter. Superman’in çocuksu bir kalitesizlikte silinen bıyıklarını söylemeye gerek var mı?

Çekimler berbat. Alev, patlama ve uçan insan görmekten midemiz bulandı. Gerçekten o kadar çok karakter uçuyordu ki resmen yer çekiminin olmadığı bir evren izledik. Zack Snyder’i sevmediğimizi belki bilirsiniz, iki kat sevmedik bu filmle. Wonder Woman’ın kavgaları alacağı, Flash’in Superman’e elektrik vereceği o kadar belliydi ki hiç heyecanlanamadık. Bir de baştaki bomba sahnesinde Wonder Woman bir bombayı yok etti, peki kalan üçüne noldu?

Saçma sapan bir düşmanı yok edemeyen JL üyelerine de bir şey demeyeceğim. Tanrının kızı, süper donanımlı bilgisayar, ultra hızlı bir adam, denizler ve okyanusların yöneticisi, üstün zekali bir strateji uzmanı ve bunlar Superman gelene kadar hiçbir şey yapamıyor. Stranger Things’teki elemanları koysalar daha iyidi. En azından sapanla taş atabiliyorlar ve canavarı yeneceklerine inançları var.

Kurgu berbattı. Sanki bir sürü fragmandan oluşan bir skeçler yaması izledik. Bütünsel değil de parçalı akan-akamayan bir filmdi. Fragmanlarla filmin de örtüşmeyen baya noktası vardı.

Diyaloglar kötüydü. ‘O aslında bu değil, şu’ ya da ‘savaş yaklaşmıyor, zaten burada’ tarzı cümleler çok bayat. Bizi etkilemesi gerekiyordu sanırım ama olmadı. 7 yaş ve üzeri için yapılan kamu spotu gibiydi.

Sonuç olarak o kadar kötü bir filmdi ki; ben bile bu kadarını beklemiyordum. Süper kahramanlardan soğumak istemiyorum. DC’nin Marvel’laştırılmasına da karşıyım. Yersiz espirilere, karanlık atmosferi bozucu saçmalıklara gerek yok. Keşke iki film olsaydı da ilk yarıda sadece bir araya gelselerdi ve Superman uyansaydı. Bu filmde dünyayı kurtardıktan sonra ikinci filmde bunun üstüne ne kurtarabilirler bilmiyorum. Zaten devam filmi çekilirse Lex Luthor bir şekilde ortaya çıkar. İzlemek isterseniz izleyin tabi ki; ama paranıza da zamanınıza da yazık edebilirsiniz.

Yine de giderseniz iyi seyirler, Dostoyevski.

  • 6/10
    Yönetmenlik - 6/10
  • 6/10
    Oyunculuklar - 6/10
  • 6/10
    Kostüm-Dekor - 6/10
  • 5/10
    Kurgu - 5/10
  • 7/10
    Müzikler - 7/10
  • 5/10
    Diyaloglar - 5/10
  • 6/10
    Senaryo - 6/10
  • 6/10
    Sinematografi - 6/10
5.9/10

Özet

oldukça başarısız sıradan bir süper kahraman savaş filmi.

Kategori: İncelemeler Film İncelemeleri

Yorumlar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir