İçeriğe geç →

DON’T LOOK UP – İNCELEME

Don’t Look Up, adını Vice, Anchorman, Thr Big Short ve Ant-Man gibi birçok filmle duyuran Amerikalı yönetmen, senarist ve yapımcı Adam McKay’ın Kara mizah türündeki son filmi. Film çıktığı andan itibaren fazla bir süre geçmemesine rağmen o kadar çok konuşuldu ve üstüne o kadar çok yazı yazıldı ki; adını duymamak neredeyse imkânsız bir hale geldi. Daha projenin başlarındayken oyuncu seçimleriyle bile merakla beklenen film hakkında açıkçası ya iyi ya da kötü olacağı düşüncesindeydim en başta, ortalama olabileceğine pek ihtimal vermiyordum. Bunun büyük sebebi de bir sürü yıldız oyuncuyu bünyesinde barındıran filmlerin genelde ya çok iyi ya da çok kötü olmasından kaynaklanan önyargımdı. Fakat Don’t Look Up aslında şaşırtıcı şekilde ortalama oldu benim için.

Film; Jennifer Lawrence’nin canlandırdığı Kate Dibiasky adlı bir doktora öğrencisinin keşfettiği kuyruklu yıldıza dair hesaplamaları sonucu yıldızın dünyaya çarparak her şeyin sonunu getireceğine ait fikirlerini hocası Dr.Randall Mindy ile paylaşmasıyla başlıyor. Hesaplamaların doğruluğu Mindy tarafından kontrol edildikten sonra da ikili günümüzün aşırı umursamaz ve çıkar düşkünü sığ toplumuna dertlerini anlatmak için seslerini duyurma yolları arıyor.

Bu çabada ilk durakları NASA’nın Gezegen Savunma Koordinasyon Ofisi oluyor; ki bu bölümün ismi ve amblemi konusundaki muhabbet gerçekten çok komik. Bölümün başındaki doktorun kendilerine destek vermesi ve çeşitli aracılar bulmasıyla ise kendilerini ani bir şekilde Beyaz Saray’da başkanla görüşmeyi beklerken buluyorlar. Fakat tabi ki bu başkan aksiyon filmlerinde ülke savunması için ultra cool hareketlerle emirler yağdıran sinematik başkanla uzaktan yakından alakası olmayan tam bir günümüz insanı. Dünyanın sonunun gelişine dair fikirleri yediği kekten daha önemsiz gören tipik bir vurdumduymaz. O kadar ama o kadar gerçek ki gülerken ağlayabilirsiniz izlerken. Oğlu da en az kendisi kadar muhteşem. Tabi ki bu kadar düzenbaz ruhlu bir başkanın danışman ve çanta taşıyıcısı olarak oğluşunu seçtiğini söylememe gerek bile yok. Jonah Hill tarafından canlandırılan Jason Orlean (başkanın oğlu) karakteri tam olarak eline ailesinden dolayı güç geçen, bu gücü her türlü saçmalıkta kullanıp her şeye para dökebilen fakat olayın içinde annesinin altında ezilen aptal bir zengin aile çocuğu. Ve tabi ki yine o kadar gerçek ki; nerede bulacağınızı bildiğiniz türden bir karakter.

Bu görüşme sonucunda Başkan ve ekibi(!) politika akan konuşmalar (yüzde kısmı favorim) ve umursamaz tavırlar eşliğinde Kate ve Randall’a hiçbir şekilde yardım eli uzatmıyor. Yardımı geçtim, doğru düzgün dinlemiyorlar bile. Çünkü ara seçimler yaklaşıyor ve ateşli başkanın bunun için daha popüler reklam kampanyalarıyla oy toplaması lazım. Beyaz Saray’dan da eli boş dönen ekip, NASA’nın yardımıyla bir sabah programına çıkma şansı elde ediyor. Her şey baştan aşağı sahte. Hatta o kadar sahte ki dünyanın sonunu uygun bir dille anlatmaları konusunda medya eğitimi bile veriyorlar kahramanlarımıza. Fakat program sunucuları o kadar iğrenç ötesi ki eğitim de bir işe yaramıyor ve Kate sonunda çıldırıyor.

Tam umutlar tükendi derken ise başkanın bir seks skandalı patlak veriyor. Haliyle erken seçimden kötü etkilenecek. Bunun sonucunda ise başkan kuyruklu yıldıza odaklanmaya karar veriyor. Fakat aklınıza gelebilecek en aptalca şekilde; sinekten yağ çıkararak. Baştan beri kıyıdan köşeden hikâyeye dahil edilen dolandırıcı bir teknoloji patronundan (kime isterseniz benzetebilirsiniz, dolu örneği var bu karakterin de) aldığı akılla kuyruklu yıldızı yok etmek yerine içinde bulunan değerli malzemelerin ticaretini yapmanın peşine düşüyor. Fakat bu da artık yavaş yavaş akıllanan halk yüzünden işlemez hale geliyor ve bu sefer yıldıza düşman olup asla göğe bakmama akımı başlatıyor. Tabi ki yine boş bir çaba.

Filmde komik olması amaçlanan her türlü karikatürize olayı yaşadığımız ülke sebebiyle asla garipseyemediğimiz için Don’t Look Up aslında belki de bizim için bir komedi filmi olmaktan öte içinde bulunduğumuz zamanların bir örneği. İçinde yaşadığınız toplumu dışardan izlemek gibi. Ne karikatürize sarışın sunuculu sabah programları, ne normalde ezik olup en ufak olayda popülerlik elde edince karısını aldatan insanlar, ne kötü şeyleri güzel göstermeyi deneyip yemeyince yok sayan başkanlar ne de bedava ürünü parayla satan kişiler size çok da yabancı gelmiyor. Hatta karikatürize bile değiller.

Yıldızlar Geçidi…Peki Ne Kadar Gerekliydi?

Oyunculuklar güzel fakat bazı oyuncular gereksiz. Leonardo DiCaprio için gereksiz metot uyguladığı eleştirileri var fakat adam Wolf of Wall Street ve Don’t Look Up tarzı zaten karikatürize olup fazla mimik kullanılması gereken rollerin bir numaralı tercihi olabilir. Asla fazla değil, asla abartı değil. Role ondan başkası da asla olmaz. He evet sakalının kötülüğünü ben de belirtmek istiyorum. Jennifer Lawrence’yi hiçbir filminde sevdiğimi hatırlamıyorum. Cesur, marjinal, deli ve agresif kadın karakter mi var, sürekli Jennifer. Evet rollerde sırıtmıyor fakat artık günlük hayattaki halini oynadığını düşünmeye başladım. Karakterden çok tip oyunculuğu yapıştırdı üstüne. İstisnası maksimum iki üç film filandır. Meryl Streep her zamanki gibi. Neyi oynasa o oluyor. Cate Blanchett de öyle. Fakat hepsinin arasında en muhteşemi kesinlikle Jonah Hill. Harika ötesi. Son yıllarda inanılmaz işler çıkarıyor. Her filmde bir yerden çıksa muhtemelen heyecanlanıp izlerim o derece başarılı. Hepsinin son akşam yemeğinde her şeye rağmen başka konudan konuşmaya çalıştıkları performansları da iyi.

Filme dair bariz olarak sevmediğim bir nokta yok. Başta belirttiğim yıldız kadroya aşırı kötü film şanssızlığını yakalamaması iyi bir şey.  Fakat bu kadro yine başta belirttiğim şekilde muhteşem bir iş de çıkaramıyor. Belki sahnelerden çok oyuncuya odaklanıp mükemmelliği garantilemek istemesini göze sokmasındandır bilmiyorum. Kate’in tanıştığı sadece 15 dakikalık rolü olan karakterde bile karakteri anlatmaktan çok Timothee’yi mutlaka oynatmalıyız kafasındandır. Chris Evans bile fazla dikkat çekmemesine rağmen filmdeydi sonuçta. Gençlerin idolü şarkıcı ve dj sevgilisi olaylarının gerçekliği harikaydı mesela. Çünkü Ariana Grande muhteşem bir iş çıkarıp karakterin önüne geçmeye çalışmamış. Ya da belki o kadar yetenekli değildir. Fakat o karakter bir şarkıcı yerine internet video fenomeni olsa mutlaka kıyıdan Zendaya sokuşturulurdu.

Özetle Don’ Look Up, bu yılın güldürürken düşündüren başarılı sayılabilecek işlerinden. Aşırı yüksek beklenti olmadan dolu geçen iki buçuk saatlik bir film.

  • 7/10
    Yönetmenlik - 7/10
  • 8/10
    Sinematografi - 8/10
  • 7/10
    Senaryo - 7/10
  • 8/10
    Oyunculuklar - 8/10
  • 7/10
    Kurgu - 7/10
  • 7/10
    Diyaloglar - 7/10
7.3/10
Sending
User Review
0/10 (0 votes)

Kategori: Film İncelemeleri İncelemeler

Tek Yorum

  1. Anonim Anonim

    Filmi izlemeden de yorumlarınıza katılıyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir