İçeriğe geç →

BLACK MIRROR 4.SEZON 1.BÖLÜM (U.S.S. CALLISTER) – İNCELEME

Uzun zamandır merakla beklediğimiz, kendi türü içinde en iyi olan ve genel anlamda da dünyanın en iyi dizilerinden biri sayılan Black Mirror, geçtiğimiz günlerde 4.sezonuyla ekranlara geri döndü. Önceki sezonlarda belirgin olarak akılda kalan San Junipero bölümü dışında (bölümün Friends dizisinden esinlenildiğini de belirtelim) genel anlamda distopyalar yapan ve bunları da kuralına uygun şekilde mutsuz şekilde ilerleten Black Mirror’un yeni sezondaki ilk bölümü U.S.S. Callister diğer bölümlerden daha yumuşak ve iyi şekilde ilerleyen bir yapıda. İnternette ‘Amerikan tarzına döndü ve mutlu son yapmaya başladı’ tarzı yorumlara rastladım. Hiç katılmıyorum. Biraz detaylı düşünelim. San Junipero kesin olarak mutlu bitiyordu evet; fakat en efsane bazı bölümler de geneline bakmadan sadece sonu bazında değerlendirildiğinde gayet mutlu biten bölümlerdi.

-The White Bear bölümünü ele alalım mesela. Genel anlamda gergin bir bölümdü ama sonu tatmin ediciydi. Kadının aldığı ceza hepimizin gözünde hak edilen bir bedeldi.

-Nosedive’de de kadın hapse girmiş olabilir, rezil olup hayatını kaydırmış da olabilir ama en azından bir şeylerin farkına vardı.

-Hated in Nation; tamam kayıp büyük oldu fakat sonda yapılan twistle bana kalırsa gayet de mutlu sona ulaştı.

U.S.S. Callister’a ‘fazlaca mutlu bir şekilde bittiğinden Black Mirror’a yakışmadı’ diyenlerin beğenmeyişlerinin daha sağlam sebepleri olmalı bence. Ben de eleştirisini yazdığım tüm yüksek bütçeli Hollywood süper kahraman filmlerini kötüledim. Ama bunun sebebi mutlu sonlu olmaları değil (zaten 7+ yaş kitlesi olduğundan öyle bitmeliler, bunu geçelim.), saçmalıklarda sınır tanımadıkları ve insanları aptal yerine koymaları.

Mutlu sondan kasıt tam olarak çiçekli böcekli kavuşmalı bir şey mi bilmiyorum. Eğer öyle algılanıyorsa da buna anlam veremiyorum. İzlediğimiz şey Black Mirror; Avengers değil. Her bölümde dünyayı kurtarıp sarılıp öpüşme diye bir şey olamaz. Olsa da zaten tam olarak U.S.S. Callister gibi olur. Avengers’tan daha sağlam örnek vat hatta: Star Trek.

İzlediğimiz bölümün Star Trek parodisi olduğunu belirtmeliyim. Herkes Star Trek izlemiş olmak zorunda değil, belirtmekte yarar var. Yine kısaca konusuna bakalım. Robert Daly, Infinity olarak bilinen çok ünlü bir oyunun bir o kadar ünsüz kod yazılımcısıdır. Normal hayatta kimse tarafından ciddiye alınmayan ve altında çalışan elemanlar tarafından bile aşağılanan biri olan Robert’ın kendi kendine özel sürümle inşa ettiği oyun dünyası ise onun baskılanan tüm özelliklerini ortaya çıkaracak ve kendisi dahil birçok insanın kaderini bir şekilde değiştirecektir.

Konu oldukça basit. Sürekli ezilen bir karakterin diğerlerinden intikam almak için oluşturduğu sanal bir dünya. Burada Robert ne derse o oluyor ve herkes ona itaat etmek zorunda. Çünkü bu onun oyunu, onun Matrix’i.

Oyunun içinde Robert’ın James Kirk’ten aşağı kalmayan şiirsel tavırları ve mürettebatının yalakalıkları o kadar güzel işlenmişti ki; ekip Robert’ı her övdüğünde dayanamayıp güldüm. Canavara dönüştürülen kadın ya da düşman rolüne konan iş yeri arkadaşı bile oldukça komik detaylardı. İş ya da okul arkadaşları tarafından ezilen insanların intikamını defalarca kez defalarca şekilde izlemişizdir. Gerçekte de haberlerde okulu ya da ofisi tüfekle basan insanları illa ki duymuşuzdur. 7Yüz’ün bir bölümü de ezik karakterde bir kadına odaklanmıştı hatırlarsak, ama o kadar başarısızdı ki; ezilen bir insanın iç psikolojisini bize sunmak yerine onu peri masallarındaki gibi iyileştirmeye çalışma saçmalığını bize izletmişti.

Bölüme dair biraz anlamsız ve mantıksız bulduğum detaylar var. Mesela ezik olarak yansıtılan Robert’ın evi. Tamam son teknoloji çağında yaşıyorlar kabul; ama o derece ezik olan birinin evi o kadar güzel, düzenli olamaz. Yanlış hatırlamıyorsam ağaç filan süslenmişti evde. Batık bir harabede tabii ki yaşayamaz, sonuçta bir şirketin patronu. Ama yine de bu kadar mükemmel dizayn edilmesi tuhaf geldi. Belki obsesif kompülsiftir. Bir de şu DNA olayı var. Birini oyuna aktarmak için DNA’sını kullanmak mantıklı, sonuçta fiziksel özelliklerini bilmek gerek. Yorumlarda ‘ama DNA’dan düşünce eğitim vs. nasıl kopyalanır?’ diyenler olmuş. Oyunun içinde herkesin mükemmel akıllı oluşu ve her detayı bilmesi benim de kafamı karıştırdı. Robert madem çok zeki; bir kodla herkesi aptala çevirebilir dedim. Fakat sonra düşününce bunun hiçbir anlamı olmayacağı sonucuna vardım. Siz birinden intikam almak isteseydiniz, onu oyunun içine aptal olarak mı yollardınız, yoksa zeki ama çaresiz boyun eğmek zorunda olan haliyle mi? İlkinden sadece uşak olur. Ama ikincisi intikam amacınızı fazlasıyla tatmin eder. İş yerindeki insanların tüm özelliklerini -genetik dışındaki kişisel özellikler de dahil- birebir şekilde kopyalamanın da DNA’dan alınmaktan öte, Robert’ın kodlaması sayesinde olduğunu düşünüyorum.

Asıl saçmalık Nanette gemiye gelene kadar diğer elemanların ‘her şeyi deneyip’ gemiden kurtulma yolu bulamamaları. Yani aklım almıyor orda en az 10 kişilerdi. Hepsi mi pes etti? Orda uzun süre bulunmalarına rağmen hiçbiri kafasını neden çalıştırmadı da Nanette daha geldiği ilk günden süper zeki planlar yapmayı akıl edebildi? Klişe belki her yapıma bir şekilde uydurulabilir; ama söz konusu yapım Black Mirror’sa dikkat etmekte fayda var. Daha önce bulunan fakat denenip başarısız olunan bir plan tekrar önerilebilirdi ve Nanette onun üstünde deneme yapabilirdi.

Son sahnedeki kovalamaca için başta ‘keşke Robert oyundan çıkıp dışardan müdahale etse de böyle Kobra Takibi olmasa’ dedim. Ama dışardan müdahale etmenin tek yolu sanırım yeni kod yazmak ve bu da oldukça zaman alıcı olan bir iş. O yüzden takip sahnesine alternatifim yok, gayet iyi.

Sonuç olarak U.S.S. Callister, masum ve ezik olarak görünen herkese inanmamayı bir kez daha gözümüze sokmasıyla, hiçbir sahnede bir sonraki adımı tahmin edemeyip heyecandan diziyi bile duraklatıp beni güldürmesiyle ve Star Trek’e olan göndermeleriyle bence oldukça kaliteli bir bölümdü. Uzay sahneleri daha teknolojik çekilebilirdi demeyin. Çünkü o Robert’ın hayali uzayı ve o bunu hayranı olduğu diziden esinlenerek yapmıştı. Eğer uzayı ya da gerçek bir uzay aracını görmüş olsa hatta Interstellar ya da 2001: A Space Odyssey bile izlemiş olsa zaten ufku açık düşünceli bir insan haline geleceği için bu bölümün çekilmesinin bir anlamı olmazdı. Adam eski bir diziyi izlemiş, ona hayran olmuş ve evrenini onun gibi oldukça klişe şekilde oluşturmak istemiş.

Dediğim gibi, nedenini, sonucunu ve alternatiflerini düşünmeden bir yapımı, sahneyi eleştirmek çok kolay. Bu bölümü mutlaka izleyin, izlettirin. Ben seveceğinize eminim.

  • 9/10
    Yönetmenlik - 9/10
  • 8/10
    Senaryo - 8/10
  • 8/10
    Sinematografi - 8/10
  • 7/10
    Kurgu - 7/10
  • 9/10
    Kostüm-Dekor - 9/10
  • 7/10
    Müzikler - 7/10
  • 8/10
    Oyunculuklar - 8/10
  • 8/10
    Diyaloglar - 8/10
8/10

Özet

+Black Mirror
-Başlarda çok yavaş ilerlerken sonlara doğru resmen yetiştirilememiş gibi aceleye gelmesi hissi

Kategori: İncelemeler Dizi İncelemeleri

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir