İçeriğe geç →

BANDERSNATCH(BLACK MIRROR) – İNCELEME

Vasat. Fikir anlamında mükemmel olan fakat kendi de söylediği gibi size sizi aptal hissettirmekten başka seçenek sunmayan bir kurgu bütünsüzlüğü. Fikir muazzam. İlkokulda bir arkadaşımdan bu şekilde interaktif dahil olup sonu kendin seçtiğin bir kitap alıp okumuştum ve inanılmaz beğenmiştim. Sonlara ulaşmak uzundu, bir seçim diğerini aşırı katı şekilde etkilese bile kontrol bizde olduğu için ileriye dönük okuma hevesi hiç sönmüyordu. Lisede de bunun daha kötü bir hali olan Şahane Hatalar’ı okumuştum fakat aynı tadı vermediği ve istediği sona beni zorladığı için bırakmıştım.

Bandersnach fikir olarak mükemmel olan fakat uyarlama olarak hayal kırıklığı yaratan bir Black Mirror projesi. Haberini ilk okuduğumda kafamda canlanan şey direk sona giden hikayeler ve geriye dönemeyiş seçeneğiydi. İlk seçimi yaparken de geriye dönemeyeceğimi düşündüm ve heyecanla tuşa bastım. Fakat şok edici şekilde 30 saniye içinde ilk son geldi ve o seçime geri döndürüldüm. Bir daha kendi ilk kararımın aynısını verdim, bir daha aynı seçime geldim. Ekranda yazı çıkacak diye düşünmedim değil: ‘salak mısınız, bu sonu seçmenizi istemiyoruz.’

Diğer seçimler beni o kadar etkilemedi ki; yaklaşık 1,5 saat sonra izlemeyi bıraktım. Sonların sadece birinde oyunum başarıya ulaştı ve kalanlar hep elimde patlayan anlamsız sonlar oldu. Çünkü Stefan’ın da belirttiği gibi, seçimi bizim yaptığımızı düşünmemiz istenmesine rağmen dizi kendi sonunu ve gidişatını belirleyen ana seçenekleri seçmiş durumda. Onları seçmezsek asla ilerleyemiyoruz. Saçma sapan yerlere bağlanıyor. Cinayetli kaybolmalı sonlar bir derece makul olsa bile o psikoloji deneyi bana tam olarak Güneşi Beklerken Sayer Kimya Şirketi insan deneylerini hatırlattı. Yalnızca bizim saçma dizilerimizde olma potansiyeli olan sonları bir Black Mirror yapımında görmek hayal kırıklığına uğratmadı değil.

Amaç buysa da tekrar söylüyorum ben tatmin olmadım. Stefan’ın seçimlerle ilgili söylediklerinden ve gidişattan da zaten amacın bize bir şeyler sunmasına rağmen onları vermemek olduğu açıkça görünüyor; ama yine de hayal ettiğim gibi etkileyici değil.

Bizi salak yerine koyan en büyük kısımlar da içinde ‘tamamen sana kalmış güzel kardeşim’ cümlesi geçen seçimler ve Colin faktörü. LSD sana kalmış kardeşim, ister al ister alma tamamen senin özgür seçimin. 2 seçenek de aynı sona çıkıyor (almazsan da çaya atılıyor) yani bu da demektir ki o ilacı mutlaka içeceğiz. Beni öldürmek de sana kalmış, tamamen senin seçiminde olan bir şey. Öldürsek de bıraksak da hapisteyiz. ‘sana kalmış’ cümlelerinin üstüne seçim yapamamamız da bence çok derin ve gizlenmiş bir olay değil,  zaten fark etmemizi istiyorlar; ama yine de kötü. Her zaman seçtiğimizi de yapamıyoruz zaten, çay dök diyoruz çayı da dökmüyor sen kimsin diye bağırıyor. Dök işte çayı, şova ne gerek var?

Kodlarla örülü olma, Matrixlerde yaşama fikri zaten Black Mirror’un sevgili nadide fikirlerinden biri hatta temeli diyebiliriz. İyi, kötü, mutlu, mutsuz birçok bölümde bunu bize sundular. Bu bölüme de bunu tıkıştırmışlar ama gidişat o kadar felaketti ki; Colin ve LSD’li sahnede bu fikre odaklanmayıp ‘acaba yine hangi seçeneğe geri döneceğiz?’ diye düşünüp durdum.

Sıkan bir başka detay da eski bölümlerden parçalar görmek. Metalhead, Nosedive, San Junipero ve belki kaçırdığım başka başka göndermeler. Yeter işte, artık yapmayın bunu.

Bir Crocodile bölümü vardı mesela, insan davranışlarını gözlemleme konusunda çığır açan o bölüme interaktif girsek ve seçimlerle sonuna kadar gitsek süper olurdu. Derseniz ki; gerçek hayatımızda zaten geri dönemiyoruz, bari bunda seçim hakkına yeniden sahip olalım; o zaman da size Heavy Rain oyununu öneririm. Seçim dediğin öyle olur.

LSD kötü, cinayet kötü. Tamam anladık da bu Gaspar Noe Climax tripleri o kadar abartılmış ki; cinayetsiz ölümsüz hapisiz son yok. Pardon var; şirket teklifini kabul edince oyununuz beğenilmiyor ve son. Kalanlarda katilsiniz. Uyuşturucu kötüdür, cinayet kötüdür tarzı zaten bariz olanı iyice idrak ettirme hareketleri de herhalde bir şeyler anlatmayan bölüme mesaj koyalım kaygısı. Bakın biz sizi aptal yerine koyduk zaten, elinize eğlenin diye verdik bunu. Aylarca da çalıştık bunun üzerinde ama amacımız size sadece cinayet kötüdür dedirtebilmek. Son, seçim, ilerleyiş, gözlem ve seçimlerden pişmanlık seçenekleri maalesef yok. Öldürdükçe öldürüyorsunuz. Döngü bundan ibaret. Sabah kalk, doktora git, oyunu tasarla, arada sisteme söv (PAC-MAN olur, Matrix tarzı olur fark etmez), bilgisayara ya çay dök ya parçala, Donnie Darko gibi aptal tavşanı hatırla, karşına çıkan birini hemen öldür. Sonra baştan.

Konu da saçma. Bandersnatch’ın kendi oyun halini bile diziye koysalar daha iyiydi. ‘Beni kim yönetiyor, işaret ver’ sahnesinde noluyoruz biz ne izliyoruz dedim. Abartıp beğenenler de bana kalırsa ya amaç zaten bu, adamlar bizi kukla olarak kullanmışlar söylediler bölümün ortalarında deyip beğendi; ya da fikrin orijinalliği karşısında büyülendi o kadar. Zaten fikir çok güzel. Ama keşke bir Butterfly Effect izleselermiş. O da mükemmel değil ama bundan daha iyi olduğu kesin. En azından yaşanabilecek ütopikliklerde geziniyordu.

Bir yapım ne kadar sürrealizm kaldırabilir onu da gördüm sanırım. Black Mirror’un olayı zaten distopik, sürreal evrenler. Fakat bu bölüm hem interaktif hem sürreal olunca hikaye o kadar katmanlı ve saçma yerlere ulaştı ki; bazen takip etmek imkansız hale geldi. Ya interaktif olup Crocodile tarzı üstel bir gözlem ruhuyla daha realist ilerlemeliydi ya da gerçeküstü kısımlar bu kadar utanç verici olmamalıydı. O psikolojik deney sonu gerçekten tam bir felaketti çünkü.

Şirkette çalışmaya başlamayı seçsem Colin düşman olup ayağımı mı kaydırır acaba Türk dizisi gibi diye düşünürken öyle çabuk sona ulaştım ki Türk dizisi sonu ister bir hale geldim. Sonuç olarak olmamış. Başarılamamış. Oldukça iyi kurtarılabilecekken ne istediğini bilmeyen, ne mesaj vereceğine odaklanamayan, amacını açıklayıp bizi aptal yerine koyduğu halde yine de beğenmemizi amaçlayan bir yapım var ortada. Bunca zamandır Black Mirror bekleyen insanlara hakaret niteliğinde. Fikiri kullanıp becerememeleri de ayrı üzdü. Keşke hiç başlamadan Netflix’in zaten her şeyi rezil ettiğini düşünüp yetenekli bir yönetmene fikri verselerdi.

Okumak isteyenler için de tüm sonları içeren algoritmanın linkini burayahttps://eksiup.com/ad39d265e282 bırakıyorum.

Hayal kırıklığı.

  • 6/10
    Yönetmenlik - 6/10
  • 6/10
    Diyaloglar - 6/10
  • 4.5/10
    Kurgu - 4.5/10
  • 6/10
    Sinematografi - 6/10
  • 7/10
    Kostüm-Dekor - 7/10
  • 7/10
    Senaryo - 7/10
  • 6/10
    Oyunculuklar - 6/10
  • 5/10
    Karakter Yazımı - 5/10
5.9/10

Kategori: Dizi İncelemeleri İncelemeler

2 Yorum

  1. Kesinlikle beğenmedim. Bu kadar güzel bir dizi için hayal kırıklığı yaratan bir film olmuş.

    • Zeynep S. Urak Zeynep S. Urak

      Değerli yorumunuz için teşekkür ederiz!!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir