İçeriğe geç →

İNSANLAR İKİYE AYRILIR – İNCELEME

İnsanlar İkiye Ayrılır; 7Yüz dizisinden de tanıdığımız senarist ve yönetmen Tunç Şahin’in son filmi. 7Yüz’ün genel itibariyle başarılı olması hatta Tunç Şahin’in kaleminden çıkan iki bölümün de bizce dizinin en iyi bölümleri olmaları sebebiyle filme gitmeden önce oldukça büyük ümitler barındırmıştık fakat bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı.

Filmin konusu; bir danışmanlık şirketinde çalışan iki kişinin borçlu genç bir kadının peşine düşmelerini ve bunun sonucunda yaşanan olayları anlatıyor. Aslında konuya ilk bakıldığında ortaya daha sert ve gerçekçi bir iş çıkar diye düşündüğüm için biraz hayal kırıklığına uğradım fakat iyi bir iş mi; evet bence yine de iyi bir iş.

Biz de izlerken ikiye ayrıldık ve filmin neden aslında beklediğimiz o altın vuruşu yapamadığının üzerinde baya durduk. İki düşünceden de bahsetmeyi düşünüyorum aslında. İlki; para, borç, banka, alacaklı, borçlu gibi kavramları bize sunup büyük beklenti oluşturması fakat tüm filmin sadece bu kelimelerin etrafından dolanması. Konu aslında sert ve biz belki gelip tehdit eden adamın hikayesini izlesek aslında beklentimizi karşılayacaktı. Fakat bu tip sert bir konunun bu şekilde plot twist girdabına sokulup konudan sapılarak işlenmesi biraz çekingen bir eleştiri havası verdi. Sanki film bir şeylerin üstüne tam basmaktan korkuyormuş gibi. Sistem eleştirisine ucundan girmeye çalışıp biraz çekingen şekilde giremeden çıkmış gibi. Aslında yukarıda da bahsettiğim gibi konu derin. Eray Ege denilen karakter üzerinden çizilen tipleme inanılmaz şekilde işlenebilecekken hafif Hollywood suç aşk filmi ekseninde yok olup gitmiş. Filmin hikayesini anlatış şekli, olay örgüsü, kurgu ve Eray Ege’nin aralarda gördüğümüz korkunç temeldeki danışmanlık dersleri filmin iyi yanlarından olsa da bazı karakterler üzerinden anlatılan konuların birçoğu yine yüzeysel. ‘İnsanlar ikiye ayrılır ya av ya avcı kim olduğuna sen karar verirsin’ şeklinde bir konuşma geçmişti mesela, aslında burada bile konuşanın kendini avcı gördüğü basitçe anlaşılıyor. Fakat ilk savımıza göre film bunu o kadar ürkek şekilde yapıyor ki o an o cümlelerden etkilenemiyorsunuz. İntihar konusu geçtiği zaman yavaş yavaş karanlıklaşıp yükselişe geçmesini beklediğimiz film ise bunun da yanından geçmeyi seçiyor.

İkinci düşüncemiz daha farklı. Salt ve sadece plot twist yapma düşüncesi. Yani aslında afişinde hafif Now You See Me havası alsak da aslında daha dram ağırlıklı bir iş olur şeklinde beklentimiz vardı. İzledikçe yavaş yavaş her karakter ısıtılmaya başlandığı an sonu yarısında tahmin edilebilir bir hale geldi ve sonunda iyiler kazandı kötüler kaybetti. Bu sonları görmek kötü filan değil, sadece işleyiş var, işleyiş var. İnsanlar İkiye Ayrılı da bu sonu işleyişi, plot twiste girişi ve orda kayboluşu, seyircinin aklındaki soruları tamamen cevaplamasıyla seyirciye yansıttığı kendini biraz fazlaca beğenmişliği açısından tam bir ‘film’ film. Her şey sadece o perdede gördüğünüz kadar, daha fazla ileri gitmiyor ve siz çıktıktan sonra para, pul, düzen, isyan, dayatma, ikilik kavramlarını asla sorgulamıyorsunuz. Aslında gerçekte de yapılabileceğine seyirciyi inandırmak için hayal gücüne hiçbir şey bırakmayıp her şeyi açıklayan film de zaten The Prestige olmak yerine maalesef In Time olarak kalmayı seçiyor.

Plot twist denenmesine bir şey demiyorum. Fakat o kadar iyi işler gördük ki; artık fark aramak gerekiyor. Parazit gibi mesela. İnsanların ikiye ayrılışının zorla insanların kafasına vurulduğu ve hem filmsel açıdan hem de bitince ben ne izledim demeniz açısından Parazit bu konuda son dönemin en iyi işi bile olabilir. İlişkilere odaklanan dizi ve filmler de şu ara patlamış durumda mesela. Fakat Bergman’dan fakları var mı yok mu, klişe hikayeyi nasıl ve ne üzerinden anlatmak istemiş, oyuncular nasıl bir performans sergilemiş bunlar zaten filmi ayıran basit ama temel şeyler. İkinci düşüncemiz de o yüzden filmin aslında sadece şaşırtma amaçlı yapılmak istenen bir iş olduğunu buna hem en çok uyacak hem de ilgi çekebilecek ağır bir konu yani paranın sadece bir aracı olduğunu düşündürüyor.

İyi yanları da var demiştim. Her iki düşüncemizde de oyunculuklar ve senaryonun arada geriye dönüşlerle anlatılması ve başlarda kısa süre de olsa oluşturduğu asıl hain kim düşüncesi gerçekten güzel. Tunç Şahin hala isimleri güzel seçiyor 7Yüz’de de anlamlıydı, Duygu karakterinin her şeyi açıkça söyleyişi ve Bahadır’ın davranışlarının kafa karıştırıcı hali başlarda gerçekten güzeldi.

Sonuç olarak eksikleri var mı evet ama iyi bir iş. Tunç Şahin’in sıradaki yapımlarını merak ettiren başarılı denebilecek sıkmadan kendini izleten bir film.

  • 7/10
    Yönetmenlik - 7/10
  • 6/10
    Senaryo - 6/10
  • 7/10
    Sinematografi - 7/10
  • 7/10
    Oyunculuklar - 7/10
  • 6/10
    Diyaloglar - 6/10
  • 6/10
    Kurgu - 6/10
6.5/10

Kategori: İncelemeler Film İncelemeleri

Yorumlar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir