İçeriğe geç →

HAYAO MİYAZAKİ GERİ DÖNÜYOR!

Ünlü Japon yönetmen Hayao Miyazaki ve onun anime stüdyosu olan Studio Ghibli’yi duymayanınız kalmamıştır sanırım, umarım. Walt Disney ile kıyaslansa da kesinlikle ondan çok farklı kulvarlarda ilerleyen, çektiği son film olan The Wind Rises’tan sonra emekli olan ve şimdi yeniden sahalara dönen Hayao Miyazaki hakkında sanırım biraz konuşmak istiyorum.

Mother! filminde bir sahnede Javier bardem’in karakteri ‘kitabımı hepsi anlamış fakat hepsi de kendine göre farklı sonuçlar çıkarmış, bu harika’ diye bir cümle kurmuştu. İşte bence Miyazaki animeleri tam da böyle filmler. Oyuncu Metin Akdülger de bir ropörtajında ‘Rüzgar Yükseliyor’u her izlediğimde kendimi çok fazla Miyazaki hissediyorum’ demiş. İnanılmaz haklı. Hangi animesini izlerseniz izleyin, kesinlikle kendinizden bir parça göreceğiniz karakterler, size; sizi sizden daha iyi anlatan filmler yapan Hayao Miyazaki’nin komedi içerikli animeleri bile izleyen iki kişiye çok farklı şeyler hissettirebilir. Bir karakterin gülmesi sizi eğlendirirken, beraber izlediğiniz bir arkadaşınız göz yaşlarına boğulabilir. Herkes gerçekçi olmayan animelere hayran olurken siz onun en gerçek animesini zirveye koyabilirsiniz. Dünyası o kadar farklıdır ki; asla çocuklarla sınırlanamaz. Hatta bana kalırsa anime veya animasyon kategorisine bile konulamaz.

Oscar alan tek anime özelliğine sahip olan ve Altın Ayı da kazanan, en ciddi ve üzücü sahnelerinde bile sizi güldüren Spirited Away; içinde barındırdığı Yüzsüz karakteriyle bile size hayattaki herhangi bir insanı anlatır. Mitolojik hayvanlara dönüşümü her sahnede bize gösterir. Bu filmde Alice in Wonderland’le kıyaslanan ‘Wonderland’i, ikiz cadı-kraliçe benzerlikleri bile çok farklıdır. Çoğu yerde balon ve boş olduğu yazılan bir film olmasına rağmen en güzel animelerden biridir bana kalırsa.

Princess Mononoke de en az onun kadar güzeldir. Benim fazla sevmediğim fakat çok beğenilen Howl’s Moving Castle’yi de izleyin, eminim ki siz seveceksiniz.

Bütün animeleri içinde favorim ise her zaman The Wind Rises olmuştur. Çevremdeki insanlarla sohbet ederken, fazla realistik olduğu için sevmediklerini duyarım. Benim asıl sevdiğim kısmı da bu olmuştur. En sevdiğim 10 film içine yazmadım fakat 11 film listesi hazırlasam kesinlikle içine koyardım. Son sahnesi her izleyişimde beni etkilemiştir. Hatta çoğu zaman Naoko karakterinin trene binişi ve aynı anda gökyüzündeki uçaklarını izleyen Jiro sahnesini açıp izlerim. Anlamsız şekilde hep çok hoşuma gitmiştir.

Buraya sığdıramayacağım daha birçok muhteşem filme imza atan Miyazaki’nin her filmi görülmeye değer emin olun. Sadece bir anime karakterinin ne kadar gerçekçi mimiklere sahip olabileceğini görmek için bile izlenirler.

Yazının asıl sebebine gelecek olursak; daha önce de birkaç kez bıraktığını açıklayıp geri dönen ve The Wind Rises’tan sonra kesin olarak uzun metraj anime yönetmenliğini bırakan Miyazaki, torununu kırmayarak atölyesine geri dönüyor. İnsanlara bir şeyler anlatabilmek için anime çekme yolunu seçen Miyazaki, torununun ‘o öldükten sonra bile bana yaptığı bir animenin yaşayacak olması çok güzel olur’ demesi üzerine ona bir anime yapmak için kolları sıvamış gibi görünüyor. Miyazaki’nin dönüş sebebi bazı kesimlerce anlaşılmasa ve sebebi saçma bulunsa bile, bana kalırsa önemli olan dönmüş olması. Sonuçta hemen hemen hepimiz geri dönmek istediğimiz şeylere saçma sebepler bularak öyle ya da böyle geri dönmüşüzdür. Torunu için yaptığı yeni filmi Boro the Caterpillar’ın yayın tarihi için öğrenebildiğimiz tek bilgi 2019 olduğu. Klibi ise aşağıdan izleyebilirsiniz.

Kategori: Haberler Film Haberleri

Yorumlar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir