İçeriğe geç →

NOPE – İNCELEME

Yeni dönem korku sinemasının genç yeteneklerinden birisi olan Jordan Peele, korku temasıyla yüzyıllardır çözülemeyen ırkçılık problemini aynı potada eritmesiyle kendine has bir tarz yarattı ilk çıkış filmi Get Out ile. Eleştirmenlerden fazlasıyla olumlu yorum alan Peele’in Get Out filmini ben şu yazıda da bahsettiğim gibi çok da başarılı bulamamıştım. Get Out temel olarak iyi tasarlanmış, ırkçılık temasını filminin alt metni olarak kullanmasıyla takdire şayan, psikolojik korku ögelerini iyi kullanan ve başarılı, tekinsiz oyunculuklar içeren eli yüzü düzgün bir yapımdı. Ancak filmin rahatsız edici yanı şuydu ki; film 2 saatlik süresi boyunca kendini çok fazla açıklıyordu. Hatta açıklamakla kalmıyor; bağırıyordu: “Ben bir ırkçılık eleştirisiyim!”, “Anlamayan kalmasın diye emin olmak için son kez söylüyorum, bu film ırkçılıklar hakkındaydı!”, “Metaforları falan anlamadıysanız hadi son kez, tüm metaforların ne anlama geldiğini size son sahnelerde kör göze parmak şeklinde açıklayayım!”. Evet, Get Out gerçekten de kendisini sinema diliyle değil de, karakterlerin ağzından anlatan, anlatım tarzını metaforlarla süslemesine karşın bu metaforları çok basitleştiren, gösterim olarak fazlasıyla kolaylaştıran ve anlaması için seyirciyi hiç de zorlamayan bir filmdi. Bu da Get Out’u yalnızca “iyi bir çıkış filmi” yapıyor; kendi adıma zihnimde fazlasını bırakamıyordu.

Ardından gelen Us filmi ve sonrasında bu ay vizyona giren Nope filmi ile Peele, Get Out’ta kullandığı bu basitleştiren, izleyicinin anlama kapasitesini küçümseyen kör göze parmak anlatım tarzını bir kenara bırakıyor ve artık daha derli toplu, üstü kapalı, bol metaforlu ancak bu metaforları izleyiciye tabiri caizse “patır kütür” sunmayan filmler yapmaya başlıyor. Gerçekten de Nope, Get Out’ta beni rahatsız eden ne varsa sanki onu tamir etmiş de, bu sefer gerçek anlamda sağlam bir anlatımını keskinleştirmiş, anlaşılması zor, bulmacamsı ve nitelikli senaryoya sahip bir film.

Yine ırkçılık temasının üzerinden ilerlemeyi seçen Peele’in bu seçimini yargılamak elbette manasız. Özellikle yeni dönem izleyicide, yönetmenlerin sürekli aynı konuyu deşip durmalarının eleştirilmesine zaten anlam veremeyen bir izleyiciyimdir. Çünkü her yönetmenin, daha doğrusu her sanatçının sanatını oluşturduğu ana bir tema bulunmak zorundadır çünkü sanatçıyı sanat yapmaya iten şey budur. Dolayısıyla burada da, önceki iki filminde olduğu gibi korku ögelerini ırkçılıkla bağdaştırmasında herhangi bir problem görmüyorum, hatta bu temayı fazlasıyla sevdiğimi de itiraf ediyorum. Çünkü ırkçılık gibi üstü sürekli kapatılmaya, çarpıtılmaya ve alelade hale getirilmeye çalışılan bir sosyolojik çöküntüyü bir korku teması haline getirmek hayli orijinal bir fikir. Peele de bu fikrinin üzerine gidiyor ve bu sefer ırkçılığın tarihini, sinemanın tarihiyle bütünleştirip ortaya izlemesi çok keyifli, bulmacalarla dolu metaforik bir tür çıkarıyor. “Bir tür” diyorum çünkü bu filmi başlı başına bir korku filmi olarak ifade etmek doğru olmaz. Zira filmin ilk yarısı tam manasıyla alışık olduğumuz Jordan Peele gerginliğinde ve gizeminde ilerlerken, filmin ikinci yarısından itibaren bir anda film tür değiştiriyor, daha doğrusu Hollywood türleri arasında hızlıca geçişler eşliğinde bir sinema retrospektifi sunuyor.

Filmin tüm sahnelerini apayrı şekilde inceleyerek bir metafor analizi yapmayacağım. Nope genel manasıyla, Haywood ailesinin çiftliğine dadanan bir kara bulutu ve bu kara bulutun içerisinden arada sırada beslenmeye çıkan canavarımsı bir UFO’nun çiftlik sakinlerine verdiği huzursuzluğu anlatıyor. Tabii bu kadar yüzeysel bir konunun bir Peele filminde ilk anlamında kalmasını beklemek imkansız. Film ilerledikçe UFO’nun bu tekinsiz varlığının aslında bir öfke/intikam metaforu olduğunu anlıyoruz. Zira Peele filmin açılışında gösterdiği ve sonrasında filmiyle fazlasıyla sağlam şekilde bağladığı “film maskotu” haline getirilen maymunun tüm “beyaz” set çalışanlarını teker teker öldürüp Asyalı oyuncuya elini uzatarak onu öldürmeyeceğini ifade ettiği sahneyle UFO’nun kaderini aynı çizgide buluşturuyor ve bundan sonra da filmini tamamen “old-school, ırkçı ve redneck” bir kovboy filminin yeniden yorumlanışı olarak ele alıyor. Bu noktadan sonra da film artık korku temasından tamamen sıyrılıyor ve Hollywood’un ırkçı tarihine göndermelerle dolu olan bir kovboy-bilim kurgu alegorisine evriliyor. Bu tercih elbette kasıtlı yapıldığı için yönetmenin tercihini eleştirmeyeceğim, çünkü bu kişisel bir karar. Ancak bir izleyici olarak benim bu keskin geçişi kabullenmem filmin yarattığı karakterlerin birden boyut değiştirmesinden ötürü olsa gerek, pek kolay olmadı. Filmin ilk yarısı boyunca tedirgin, kararsız, gergin ama bir o kadar da meraklı ve cesur olan karakterlerimiz, özellikle başrolde OJ rölünde Daniel Kaluuya, bir anda ne yapacağını çok iyi bilen, fazlasıyla soğukkanlı ve profesyonel bir hale bürünüyor. Karakterlerin yapıları arasındaki bu keskin geçiş filmin türler arasındaki geçişi kadar göze batar olduğu ve altındaki motivasyonları film açıklamaya gerek duymadığı için çiğlik olduğunu söyleyebilirim. Yine de, filmin bu tür değişimi tercihi kesinlikle “kötü” diyebileceğim bir seçim değil, aksine fazlasıyla orijinal ve sinema adına progresif.

Yazının başında da bahsettiğim gibi Nope, filmi içerisine çok fazla gönderme ve metaforik öge sıkıştırmasına karşın, bunu o kadar ustaca yapıyor ki, izleyici olarak filmi eğer yeterince dikkatimizi vererek izlemezsek çoğunu görmemiz çok mümkün olmuyor. Get Out’taki gibi metaforları ve göndermeleri görebilmemiz için aynı benzetimleri, imgeleri tekrar tekrar izlediğimiz sahneler yerine Nope’ta bu ögeleri bazen bir tabelada, bazen sahne içerisine yerleştirilmiş küçük bir dekorda, bazense koskocaman bir UFO’nun ta kendisinde görebiliyoruz. Ancak bu sefer farklı bir şey var ki, ne karakterler, ne de Jordan Peele bizlere bu ögeleri açıklayabilmek için bağırmıyor, hatta hiç uğraşmıyor bile. Bu da Nope’u, genel manasıyla bir görsel sanat olarak Get Out’un kat be kat üzerine çıkarıyor çünkü Peele bu filminde söylemek yerine, göstermeyi seçiyor ve bunu da sinemanın tüm ögelerini çok iyi bir şekilde kullanarak yapıyor. Dolayısıyla tüm bu tercihlerden ötürü Nope, gören gözler için sinema tarihinde ırkçılığı irdeleyen ve onu yerden yere vuran bir yergi olurken, daha basit sinema izleyicisi için de ilk yarısı gergin, ikinci yarısı fazlasıyla eğlenceli bir bilim kurgu filmi olarak kendisini var edebiliyor.

Peele’in bu tarzını geliştirdikçe daha neler göreceğimizi merak etmeli.

Puan
  • 8.5/10
    Yönetmenlik - 8.5/10
  • 7/10
    Senaryo - 7/10
  • 7/10
    Kurgu - 7/10
  • 8.5/10
    Oyunculuklar - 8.5/10
  • 8.5/10
    Sinematografi - 8.5/10
7.9/10
Sending
User Review
8/10 (1 vote)

Kategori: Film İncelemeleri İncelemeler

Yorumlar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir