İçeriğe geç →

SPLIT – İNCELEME / İYİ FİLMDEN KASIT NEDİR?

Şu zamana dek o kadar çok film izledim ki artık ‘bu filmde bir şeyler eksik ama ne eksik’ düşüncesiyle bir filmi beğenmeyip yerden yere vurma olayım kesinlikle ama kesinlikle yok oldu. Bir filmi beğenirim çünkü;

1-Yönetmenliği iyidir. Ortada muazzam bir konu vardır, ama izlediğiniz zaman dersiniz ki ‘ben bile daha iyi çekerdim’ ya da konu çok saçmadır ama film o kadar güzeldir ki ‘inanamıyorum bu basit konudan neler çıkmış’ dersiniz. İşte bu yönetmenliktir. İyi bir yönetmenlik size aşkı Paris gecelerinde edilen danslarla, korkuyu gece beliren seri katillerle, acıyı başrol karakterlerinin ölüşüyle ya da aksiyonu araba takip sahneleriyle anlatmaz. Kendine has bir tarzı olur ve filmindeki küçük bir çocuk bile bir bisiklet sürerek sizi korkudan koltuğunuza çivileyebilir. Yaşlı bir çiftin aşkını tek bir açıdan izlemek de oldukça iddialı ve sert bir aşk filmiyle karşılaşmanızı sağlayabilir.

The Shining

 

Amour

Yönetmenlik anlatılmaz izlenir aslında. Filmi film yapan oyuncu ya da yapımcı değil yönetmendir ve Split’in yönetmenliği son derece başarısızdı. Neden derseniz.. Her şeyden önce konu mükemmel. Bu hayatta ilgimi en çok çeken bilim dalı psikolojidir. İnsan psikolojisini anlamak ve bir insanın kafasından neler geçtiğini çözebilmek bile çok zorken 23 hatta 24 tanesini çözmek hayallerin ötesinde bir deneyim sunabilir. Filme başlarken bütün karakterlerin çözümleneceği ve ana konunun Kevin’ın karakterleri olacağını düşündüm. Ama Shyamalan bizlere son derece sıradan ikinci sınıf bir korku filmi sundu. Korkunç olsun diye bodrum-mahzen kullanma numarasının Saw serisiyle yok olmaması da ayrı üzücü. Demek istediğim, biraz düşünün eminim ki böyle bir filmi en az 30 farklı isimle izlemişsinizdir. Tamam 30 çok, ama en az 10 tane vardır. Bunun tek farkı insanlığın bir üst basamağı olarak tasvir edilmeye çalışılan ve ilgi çeksin diye konulan 23 kişilikli karakter olmuş.

2-Sinematografi iyidir. Sinematografi ya da görüntü yönetmenliği; basitçe özetlersek renktir, resmin sinema sanatında kendine yer bulmuş halidir diyebiliriz. Çarpıcı örnek olarak da herkesin bildiği Sin City filmi verilebilir. Her fırsatta övdüğüm Nicholas Winding Refn’in filmleri de mükemmel renk kullanım örnekleridir. Bir bodrum katında geçtiği için tabi ki karanlık ve de titrek ışıklarla bezeli bir ortamda geçmesi gereken Split, geçtiği ortama göre kötü sayılmazdı. İyi bir klişe olarak anılabilir.

The Neon Demon

3-Konusu iyi olabilir de olmayabilir de. Konu asla ön planda tuttuğum bir şey değildir. İyi bir yönetmenliğe iyi bir konu eşlik ederse izlerken ağlayabilirsiniz. Ama sıradan sayılabilecek bir konuyu iyi çekebilen bir yönetmen kesinlikle zoru başarmıştır. Bir anne ve çocuklarının hikayesinin çok fazla kez işlenmeye müsait sıradanlaşmış bir konu olduğunu düşünüyorsanız, dünyanın en iyi yönetmenlerinden birinin en iyi filmi Fanny and Alexander’ı izlemenizde yarar var.

Split’in konusu oldukça ilgi çekici. Kaç tane çoklu kişilik bozukluğu olan insan tanıdınız? Ben söyleyeyim maksimim iki tane. Biri Tyler Durden diğeri de Primal Fear’daki Aaron. Bunlarda da zaten sadece 2 benlik var. Ama burada 23 tane gibi bir iddia var.. Cidden izlemeden önce ‘nasıl işlemişler acaba’ diye düşünmekten elim ayağıma dolaştı. Asla ‘sadece 3-4 tane gördük hani kalanlar’ demek gibi bir saçmalık yapmayacağım. Ama ana konumuz madem ki Kevin, o zaman onu izleyelim. Eğer Casey’nin yaşadıkları için üzüleceksek de afişlere James McAvoy basılmasın.

4-Kurgusu iyidir. Daldan dala atlamaz. Justice League gibi art arda eklenen fragman havasında olmaz. Inception gibi ince ince ilerler, Trans gibi düşündürücü ilerler.

Split güzel ilerledi. Kurgusal açıdan gayet takip edilebilir bir haldeydi. Kişilikleri gördük, doktoru gördük, kızları gördük. Tam olarak neye odaklanmamız gerektiği sorusu ortaya çıktı o anda da. Kevin’a mı, doktor ve çalışmalarına mı yoksa kızlara mı? Yoğun bir hale getirilmiş. 23 kişilikli bir adamın olduğu konuyu nasıl işleyeceğini bilmeyen bir yönetmen vurucu olsun diye o karakteri bir kovalamacanın içine sokmuş, bu da bana kalırsa çok daha sade ve şık işlenebilecek bir konuyu Hollywood filmi kurgusu haline getirmiş. Yani Kevin karakterinin farklı kişilikleri konuyla o kadar bağdaşmamış ki, ne yazayım bilmiyorum. 23 kişilik konusuna girip hayal kırıklığına uğratmak yerine kızları ayin için kurban eden bir adamın olduğu film de bunla aynı şekilde ilerleyebilirdi. Kızlardan güçsüz olanlar avlanırdı, ana karakter kaçardı. 23 kişilikli karakter sadece konmak için konmuş.

5-Senaryosu iyidir. Bu aslında ‘konu’yla aynı başlık altında incelenebilir. Fakat burada işin içine oyuncular ve yönetmenlik de giriyor. ‘Savaş yaklaşmıyor Bruce, o zaten burada’ gibi kokuşmuş replikler yerine ‘Eğer yaşamak için çalışıyorsan neden çalışarak ölüyorsun?’ replikleri senaryonun bize sunduğu zenginliklerdir. Fakat her kelimesinde ders veren senaristler de çok bunaltıcı olabiliyor. Önemli olan denge.

6-Müzikleri, dekoru, kostümleri ve ortamı iyidir (Cliff Martinez’i anmadan geçmek istemiyorum). Müzik ruhun olduğu kadar filmin de gıdası çünkü. A Space Odyssey’deki The Blue Danube, Barry Lyndon’daki Sarabande’yi düşünün ya da Time of the Gypsies’deki Ederlezi’yi. Ses efektlerinin de bir filme kattıkları tartışılamaz. Split’teki ses efektleri iyidi. En azından ürktük diyebiliriz. Artık korku teması içeren filmlerde yeraltı ve mahzen görmeyelim. Mümkünse banyo da görmeyelim. Dondurma dükkanında korku filmi çekilsin mesela, hedefler daha farklı olsun. Olan olmuş diyerek mahzeni değerlendirirsek dekor iyiydi, Hedwig’in odası ve ‘penceresi’ çok hoştu. Askılara isimle asılan kıyafetler için ‘müthiş bir detaydı’ diyenler olmuş. Napılsaydı? Adam gayet mantıklı olanı yapmış her şeyden detay üretmeye gerek yok.

7-Oyunculuklar iyidir. Buraya gelene kadar diğer şeylerden bahsetmemin sebebi, filmleri izlerken nelere dikkat edince daha çok keyif alınabiliyor onu göstermekti. Şimdiyse yanlış bilinen bir şeyden bahsedeceğim. Herhangi biriyle bir film hakkında konuştuğunuz zaman muhtemelen ‘Angelina Jolie’nin filmi’ tarzı konuşmalar duyuşsunuzdur. Çünkü insanlar genelde filmi yüceltenin oyuncu olduğuna inanırlar. Fakat bu; bahsedeceğin bir resme bakınca Johannes Vermeer’den öte inci küpeli kızın kim olduğunu düşünmek ya da Da Vinci’yi boş verip Mona Lisa’daki kadına odaklanmak gibi bir şeydir. Mona Lisa’daki ya da başka birçok resimdeki modeller sadece ressamlarının olağanüstü yetenekleriyle bu kadar ünlü olan bir avuç insandır. Yerden yere vurun demiyorum. Modellerin bir resme katkısı da tahmin edemeyeceğiniz kadar büyüktür. Aklınızda olan bir resme model ararken birden tam aradığınız kişiyi bulmak ya da birini görüp hemen onu bir resmin içinde hayal etmek de büyük ölçüde modelin özelliklerine bağlıdır. İşte oyunculuk da tam olarak böyle bir şey.

Film yönetmenindir ama kötü bir oyunculuğu mezarından Stanley Kubrick bile kalksa toparlayamaz. Bazı oyuncular o kadar ama o kadar özeldir ki; yönetmen tarafından itinayla seçilir, aylarca peşinden koşulur ve oynadıkları her film daima çok konuşulur. Bana kalırsa Joaquin Phonix, Daniel Day-Lewis; yeni nesilden James McAvoy, Ryan Gosling, Jake Gyllenhaal; Natalie Portman bu oyuncular arasında sayılabilir. Bu filmde de James McAvoy o kadar ama o kadar mükemmeldi ki; böyle vasat ve sıradan bir filmde bu oyuncunun ve bu karakterin harcanmasına üzüldüm. Son sahnelerde bir karakterden diğerine geçişi muazzamdı. Barry’yi, Patricia’yı, Hedwig’i, gördüğümüz tüm benlikleri o kadar iyi oynamıştı ki; filmin bu kadar sevilmesindeki tek sebebin o olduğunu söyleyebilirim. Başroldeki klişe şekilde güçsüz olarak ölen kızlar ve çocukken yaşadıkları sebebiyle güçlü kalan Casey normaldi, üzerinde fazla konuşmaya gerek yok.

Bütün bunları göz önünde bulundurarak bir genelleme yapacak olursam; Split benim iyi diyebileceğim bir film değil. Shyamalan Universe fikri de ilgimi çekmiyor. Oldukça ilgi çekici bir konuyu klasik ikinci sınıf düşük bütçeli korku filmine çevirdikleri ve Kevin karakteriyle diğer benliklerini klasik Hollywood’vari bir hale getirdikleri için şu an çekimleri devam eden devam filmi Glass’ı da izlemeyi düşünmüyorum.

  • 6/10
    Yönetmenlik - 6/10
  • 5/10
    Sinematografi - 5/10
  • 6/10
    Senaryo - 6/10
  • 9/10
    Oyunculuklar - 9/10
  • 6/10
    Kurgu - 6/10
  • 6/10
    Kostüm-Dekor - 6/10
  • 5/10
    Müzikler - 5/10
6.1/10

Özet

+James McAvoy
-Doktorun çok yüzeysel işlenmesi ve gereksiz ölmesi
-Filmin Kevin ve benlikleriyle ilgili olması gerekirken neyi anlatacağını bilememesi
-Güçsüz kızların Charlie’nin Çikolata Fabrikası’ndaki gibi birer birer klişe şekilde elenmeleri
-Konunun işlenemeyişi

Kategori: İncelemeler Film İncelemeleri

Yorumlar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir