İçeriğe geç →

HABER: FİLMEKİMİ 2017 FİLMLERİ BELLİ OLMAYA BAŞLIYOR

Her sene Ekim ayında izleyicilerle buluşan gösteri programı Filmekimi, bu sene de, 2017 yılına damgasını vurmuş önemli filmleri bünyesine katarak izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor. 29 Eylül – 8 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da; 6-8 Ekim tarihleri arasında Edirne’de, 13-15 Ekim tarihlerinde Eskişehir’de ve 13-18 Ekim’de Ankara’da yapılması planlanan Filmekimi 2017’nin, şu ana kadar belli olmuş filmleri şöyle:

1. The Killing of a Sacred Deer

Köpekdişi ve The Lobster ile aklımızı alan Yorgos Lanthimos, suçluluk, vicdan ve öç alma kavramlarını tavizsiz bir sertlikle ele aldığı son filmi The Killing of A Sacred Deer ile seyirciyi yine garip bir oyuna davet ediyor! Başrollerini Colin Farrell ile Nicole Kidman’ın olağanüstü bir performans göstererek paylaştığı film, Cannes’da En İyi Senaryo ödülünü aldı. Hem izleyenleri hem eleştirmenleri ikiye bölen bu cüretkâr film, Lanthimos’tan beklenenleri fazlasıyla karşılıyor. (Metin kaynağı)

2. 120 Battements Par Minute / 120 BPM

Robin Campillo’nun senaryosunu yazdığı, yönettiği ve kurgusunu üstlendiği 120 Battements Par Minute / 120 BPM, Cannes’da dört ödül birden kazandı. Film, 1990’ların başında, AIDS’in hiç durmadan can aldığı umutsuz günlerde, toplumdaki umursamazlığa, tahammülsüzlüğe ve ayrımcılığa karşı eylemlerini yükselten Act Up Paris örgütünü ve eylemcilerini merkez altına alıyor. Cannes’da jüri başkanı Pedro Almodovar’ın gözyaşlarıyla en çok etkilendiği film olduğunu söylediği ve jüriden Büyük Ödül alan 120 BPM, bunun yanı sıra Kuir Palmiye, FIPRESCI ve “dünyamızın gerçeklerini en iyi yansıtan” filme verilen François Chalais Ödüllerini de kazandı. Filmin oyuncu kadrosunda Nahuel Pérez Biscayart, Arnaud Valois ve Adèle Haenel yer alıyor. Yönetmen Robin Campillo’nun önceki filmi Eastern Boys / Doğulu Çocuklar, 2014 İstanbul Film Festivali’nde gösterilmişti. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

3. You Were Never Really Here

Cannes Film Festivali’nde yer aldığı ana yarışmada iki ödül kazanan “You Were Never Really Here” Filmekimi programında.

Lynne Ramsey’nin “Kevin Hakkında Konuşmalıyız”dan 6 yıl sonra çektiği “You Were Never Really Here”, Jonathan Ames’in öyküsünden beyazperdeye uyarlandı. Müziklerini Radiohead gitaristi Jonny Greenwood’un yaptığı, özellikle usta yönetmenliği, klasik anlatımı reddeden yaratıcı kurgusu ve karanlık atmosferiyle dikkat çeken film, küçük bir kızı seks tacirlerinin elinden kurtarmaya çalışırken her türlü şiddete başvurmaktan çekinmeyen bir tetikçiyi izliyor. “You Were Never Really Here”, Cannes’da Lynne Ramsey’ye En İyi Senaryo ödülünü getirirken, “Taxi Driver”daki Travis kadar unutulmaz bir anti-kahraman portresi çizen Joaquin Phoenix de En İyi Erkek Oyuncu ödülünü hakkıyla aldı. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

4. Un beau soleil intérieur / Bright Sunshine In

Bu seneki Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin 15 Günü bölümünden büyük ödülle dönen Fransız yönetmen Claire Denis’nin filmi, Un beau soleil intérieur / Bright sunshine in. Juliette Binoche’a uzun zamandır oynadığı en güzel rolü veren Denis’nin filminde, boşanmış, tek çocuklu bir kadının “gerçek” aşkı araması ironik bir dille anlatılıyor. Senaryosu ünlü Fransız yazar Christine Angot ve yönetmenin kendisine ait  filmde Binoche’a Gérard Depardieu, Xavier Beauvois, Valeria Bruni Tedeschi, Nicolas Duvauchelle gibi isimler eşlik ediyor. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

5. Good Time

Robert Pattinson’ın müthiş performansıyla dikkat çeken Good Time, Cannes’da Altın Palmiye için yarıştı. Hastaneden lunaparka, bakımevinden tefeciye, New York’un en tuhaf mekânlarında geçen, birbirinden acayip karakterlerle dolu Good Time, kara mizahtan da beslenen, son derece hareketli, nefes nefese bir suç fırtınası. Josh ve Benny Safdie kardeşlerin yönettiği, Benny Safdie’nin Robert Pattinson’la birlikte rol aldığı Good Time, hapisteki kardeşini kurtarmak için her yolu deneyen bir adamın çabalarını bitmek bilmeyen bir gece boyunca izliyor. Cannes’da Altın Palmiye için yarışan Good Time‘da son zamanların en sempatik anti-kahramanını müthiş bir performansla canlandıran Robert Pattinson’ın şaşkınlık verici dönüşümünü mutlaka izlemek gerek. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

6. Happy End

Michael Haneke’nin Cannes’da yarışan son filmi Mutlu Son, gitgide duyarsızlaşan toplumumuzu, burjuva bir aile ve sosyal medya üzerinden anlatıyor. Filmin başrollerini Haneke’nin fetiş oyuncularından Isabelle Huppert, Jean Louis Trintignant ve yönetmenliğiyle de tanıdığımız Mathieu Kassovitz paylaşıyor. The Guardian gazetesinin “saf psikopatlığın şeytani pembe dizisi” sözleriyle tanımladığı Mutlu Son, Haneke’nin işlevsiz aile, intikam, suçluluk ve bastırılmış duygular gibi alışageldiğimiz temalarını ele alıyor. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

7. England Is Mine

England Is Mine, Morrissey’in 1970’lerde Manchester’da geçen ilk gençlik yıllarını anlatıyor. 1970’lerde Manchester’daki ilk gençliğinden The Smiths’i kurduğu günlere, Morrissey’in portresi, Mark Gill’in yönettiği England Is Mine’da anlatılıyor. Duygu yüklü şarkı sözleriyle, benzersiz ses tonuyla, The Smiths ile başlayıp solo kariyeriyle İngiliz ve hatta dünya müziğini hâlâ etkilemeyi sürdüren idol müzik adamı Morrissey’i filmde bu hafta vizyona girecek Christopher Nolan’ın son filmi Dunkirk’te de rol alan, yükselişteki genç oyuncu Jack Lowden canlandırıyor. Morrissey’in arkadaşı, feminist punk sanatçı Linder Sterling’i ise Downton Abbey dizisinde Lady Sybil rolündeki Jessica Brown Findlay canlandırıyor. Dünya prömiyerini temmuz ayında Edinburgh Film Festivali’nin kapanışında yapan England Is Mine, adını The Smiths şarkısı “Still III”den alıyor. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

8. The Square

Bir önceki filmi Force Majeure (Turist) ile aile kurumunu eleştiren Ruben Östlund, Altın Palmiyeli yeni filmi The Square ile bu kez sanat dünyasını tiye alıyor. Östlund’un “görselliği ve hikâyesiyle izleyiciyi kışkırtıp eğlendirecek zarif bir taşlama” olarak tanımladığı The Square, Cannes ana yarışma jüri başkanı Almodovar’a göre “siyaseten doğruluğun tahakkümünü” ele alıyor. Müzeler ve sergi alanlarının steril ortamını mekân alan The Square stilize görselliği, sivri yaklaşımı ve kavramsal sanatı ele alışıyla hem çok çarpıcı hem de gerilimli. Ruben Östlund’un 2014’te yine Cannes’da Jüri Ödülü kazanan filmi Force Majeure de Türkiye prömiyerini Filmekimi’nde yapmıştı. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

9. Le Redoutable

Michel Hazanavicius’un yönettiği filmde Godard’ın gençliğini Louis Garrel canlandırıyor. Artist‘in yönetmeni Michel Hazanavicius’ın bu yıl Cannes’da ana yarışmada yer alan son filmi Le Redoutable, Filmekimi programında! Efsane yönetmen Jean-Luc Godard’ın eşi ve yıldızı Anne Wiazemsky ile beraberliğini anlatan renkli ve romantik dramın başrollerinde Stacy Martin ve Louis Garrel yer alıyorlar. Gerçek olaylardan esinlenen filmde Artist filminin yıldızı Bérénice Béjo da rol alıyor. Stacy Martin, Bir Liderin Çocukluğu filmi ile 2015 İstanbul Film Festivali’ne konuk gelmişti. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

10. The Childhood Of Joan Of Arc

Günümüz Fransız sinemasının en büyük dehalarından Bruno Dumont, kendinden başka hiçbir yönetmenin eline yakışmayacak tuhaf mı tuhaf bir müzikalle geri dönüyor. Jeannette, Fransa tarihinin en önemli kahramanlarından Jeanne d’Arc’ın çocukluk ve gençlik dönemini müzikal formunda anlatıyor, üstelik rahibelerin “headbang” yaptığı, hiç alışık olmadığınız, muzip bir evrende geçiyor. İlk gösterimini Cannes’da yapan Jeanette’in müzikleri Fransız breakcore dehası Igorrr’a ait. (Metin kaynağı) (Fragman için tıklayınız)

11. Loveless

Andrey Zvyagintsev’den Loveless: Cannes’da Jüri Ödülü kazanan, boşanma arifesinde çocuklarını gözden çıkaran çiftin hikâyesi.

[embedyt] https://www.youtube.com/watch?v=mLegoO4NdD8[/embedyt]

12. In the Fade

Fatih Akın’dan In The Fade: Diane Kruger’e En İyi Kadın Oyuncu ödülü kazandıran, bir intikam ve vicdan hikâyesi.

[embedyt] https://www.youtube.com/watch?v=LU4lU9Cobyg[/embedyt]

13. The Beguiled

Genç kadınların dış dünyadan korunduğu, iç savaş sırasında Virginia’daki bir kız okulunda yaralı bir birlik askeri alınır. Evi cinsel gerilim, rekabetler ve beklenmedik olaylar sarar. 70. Cannes Film Festivali’nde yarışma filmleri arasında olan filmin yönetmen koltuğunda Sofia Coppola oturuyor. Filmin kadrosunda ise Nicole Kidman, Elle Fanning, Kirsten Dunst ve Colin Farrell yer alıyor. Senaryosunu ise yine Coppola, Thomas Cullinan’ın romanından uyarladı. (Fragman için tıklayınız)

 

 

Kategori: Haberler Film Haberleri

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir